17 Haziran 2009 Çarşamba

bezelye biezelye?


Dün akşam TV izlerken İ.G.L.O. nun donmuş bezelye reklamına denk geldim.

o kızın kendi sesi mi? dublaj mı? setteki, montajdaki, ajanstaki, firmadaki kulakların hiçbiri o garip "bezelye" deyişini farketmemiş mi?

reklamı izledikten sonra evde bildiğin bayağı sesli, değişik tonlamalarla "bezelye" dedim...sonra bunu paylaşasım geldi ama ben iyi toparlayamam keşke uyuz cadı izlese de yazsa, gülsem dedim.

dedim de dedim, aha da yine diyeceğim "bezelye", keşke duyabilseniz?

25 Mayıs 2009 Pazartesi

tatilim geldi...

bir kere gittim vuruldum, her tatilimi orada geçirebilirim...alaçatı'm geldi...

gitmek istiyorum, hiçbirşey düşünmeden, bir yere yetişme telaşı olmadan kumlarda yatmak, koca porsiyon midyeleri mideye gümletmek, akşamüstü o güzel mavilere bakarak güzel bir kahve içmek, püfür püfür rüzgarda sadece durmak istiyorum...durmak...

loto oynayıp, parayı bulunca orada bir taş evim olduğu hayalini kurmak için gitmek istiyorum...

1 Nisan 2009 Çarşamba

ayak modelleri


Ayak modeli olan insanların ayakları güzel olanlardan seçilmesi gerekmez mi?

24 Mart 2009 Salı

yeni cicilerim...


gördüğüm an vuruldum ve hergün takmak istiyorum...

6 Şubat 2009 Cuma

evvvv

bu aralar deli gibi dekorasyon dergilerine, sitelere bakıp duruyorum...evdeki bütün eşyaları atıp herşeyi yenilemek istiyorum...kendimi durdurmakta büyük zorluk çekiyorum...ama maalesef kirada oturmanın handikaplarında kayboluyorum...güzel perdeler almak istesem içimden bir ses "ufff ya taşınırsak" diyor erteliyorum, duvarları delip bişeyler asmak için can atsam eşim (bundan sonra kendisinden Mr.B. olarak bahsedeceğim) "ya birden taşınırsak buraları kapatmakla uğraşacağız" deyip beni caydırıyor...işin aslını sorarsanız taşınacağımız falan da yok...ben sık sık emlak sitelerini gezip evlere bakıyorum, fiyatları görünce "bu hayatta bir evimiz olamayacak mı" diye kara kara düşünüyorum...bak şimdi bunu yazınca aklıma geldi -komik ama gerçek- bizim aslında daha önce hiç yaşamadığımız hatta ve hatta 1 gece bile kalmadığımız bir şehirde hala borcunu ödediğimiz bir evimiz var...ama nedense ben onu evden saymayıp benimsemiyorum...niyetimiz bunu satıp, kredi alıp hala oturduğumuz semtte bir ev almak...ama satmak için bir teşebbüsümüz var mı? Yoook...Mr.B. sadece bir internet sitesine ilan vermiş, ona da "araçla takas olur mu" diyen bir amca dışında bir başvuran yok...yani gayet kaderciyiz bu konuda...ev kendi kendine satılırsa, bütçeye uygun bir ev bulunursa, kredi alabilirsek, belki bir ev sahibi oluruz...ama önümüzde katedilecek uzun bir yol var...neyse biz karı-koca böyle olaylarda biraz tembeliz...

bu arada baktığım bu internet sitelerinde abuk sabuk evlerine milyarlar isteyen insanları da anlamlandıramıyorum ya da ben de bir anormallik var, o evlere o paraları veren, verebilen insanoğlu var mı acaba? benim oturmak isteyebileceğim (gerçekten makul evler öyle bilmemkaç katlı, özel dekorasyonlu falan değil, gözüm yükseklerde hiç değil) evlere sahip olabilmemiz için ömür boyu çalışsak öyle bir para kazanamayız anca bir soygun gerekir ki o da bize uymaz...

neyse efenim ben böyle hezeyanlar içindeyken bugün birşekilde bir evde bulundum ki daha öncede gitmiş ama özel bir davet olduğu için gerekli gözlemleri yapamamıştım...bugün gayet sakin bir ortam olduğundan bir müze gibi gezdim bazı yerlerini...müze derken abartmıyorum...eğer orası evse, biz nerede yaşıyoruz tanımlayamayacağım...ev bildiğin butik otel...böyle evleri görünce aklıma garip sorular geliyor, bu zengin kişileri evlerinde rahatça bir koltukta oturup, eşofmanları çekip, kuruyemişini meyvasını atıştırırken tv izlemez mi? yoksa a.ş.k.ı m.e.m.nu daki bihter haklı mı? ev öyle olunca eşofman, spor ayakkabı olmaz hep kokteyl kıyafeti ile mi gezmek sorunda kalır insan? ooo bunlar çok zor şeyler bana uymaz...ben evimde ve 20metrekarelik odama ite kaka sığdırdığım turuncu koltuğumda çok mutluyum... bunları evin dışındaki yüzme havuzlu, hamamlı, saunalı, bildiğin cep sinemalı bölümü görmeden hissetmiştim...şimdi burnumu sile sile emlak sitelerinde dolaşmaya gidiyorum...ben yarın eminönünden ufak tefek biblo neyim alayımda hevesimi körelteyim bari....

cuma

bugün en sevdiğim gün...ama nezle oldum, bir terleyip bir üşüyorum...oysa ki benim yarın eminönü, kapalıçarşı turlama planım vardı...

13 Ocak 2009 Salı

yemek takıntım

Bazı konularda takıntılı olduğumu düşünürüm, geçen gün bir takıntımı daha farkettim bilmiyorum takıntı doğru kelime mi şu an emin olamadım...Sürekli gittiğim restaurantlarda seçtiğim yemekler değişmiyor...O mekana her gittiğimde aynı şeyleri sipariş ediyorum...Belki çok aç olduğumdan garantili lezzetleri tercih diyorum. Ama başka masalara bakmayı da ihmal etmiyoru

Pazar akşamı evde yemek olmadığı ve yapmaya üşendiğimiz için dışarda yiyelim dedik...Ben kanat çok severim ama eşim yemez. Eve yakın ünlü bir kanatçı var fakat kanat alternatifi sadece köfte olduğu için çok sık gitmiyoruz. Aklıma benim zaman zaman gittiğim ama eşimle birlikte hiç gitmediğimiz bibuçuk geldi. Maalesef caddede mekana yakın sokaklarda 4 tur attıktan sonra park yeri bulabildik. Haftaiçi çektiğimiz trafik çilesi sonrasında haftasonunda da böyle şeyler insanın canını sıkıyor. Buradada takıntımdan şaşmadım ve her geldiğimde yediğim bibuçuk kanat istedim. Buranın özel soslu kanatlarına bayılıyorum, eşimin yediği kremlı mantarlı tortellini de gayet güzeldi. Bu sefer gözüm yan masaya giden kocaman biftekli salatada ve devasa hamburgerde kaldı...Belki bir dahaki sefer şeytanın bacağını kırar, denerim. Mekan çok dolu olmamasına rağmen servis biraz gecikti. Onun dışında herşey gayet iyiydi, koca göbeklerimizle ve keyifle evimize yollandık.